KRİZ DÖNEMİNDE ÖDENEMEYEN İŞÇİ ÜCRETLERİ ve SGK PRİMLERİ
Tunahan SOYLU
Yeminli Mali Müşavir
1-GİRİŞ
ABD kaynaklı küresel kriz gün geçtikçe derinleşmekte ve tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de olumsuz etkilemektedir. Özellikle ihracat yapan firmalar çok ciddi sıkıntılar içerisine girmektedirler. Böyle bir dönemde de kimi işletmeler işçi çıkarmakta kimi işletmeler de işçileri çıkarmamakla birlikte ücretlerini ödeyememektedirler.
Bu noktada fiilen çalışmakta olan işçilerin ücretlerinin ödenememesinin vergi kanunları karşısındaki durumu bu makalemizin özünü oluşturmaktadır.
2-VERGİLENDİRME İÇİN GELİR ELDE EDİLMİŞ OLMALIDIR
Sadece ücretin değil, bütün gelir unsurlarının vergilendirilebilmesi için "elde edilmiş" olması gerekir. Gelir Vergisi açısından vergiyi doğuran olay da, gelirin elde edilmiş olmasıdır. Vergilendirme işlemlerinin yapılabilmesi için yerine getirilmesi gereken şartlardan biri de vergiyi doğuran olayın meydana gelmesidir. Vergiyi doğuran olay meydana gelmedikçe, yükümlü ile vergi konusu arasında bir ilişkinin kurulmuş olması mümkün değildir.
Gelirin elde edilmesi, kişinin onun üzerinde fiili, hukuki ve ekonomik tasarrufunun gerçekleşmiş olması demektir.
Gelirin elde edilebilmesi için;
-Borçludan istenebilecek bir aşamada (muaccel) olması,
-Hukuken istenilmesi ve
-Fiili olarak tasarruf edilmesi gerekir.
Elde etme kavramı GVK. da gelir kavramı içerisinde tanımlanmamıştır. Her bir gelir unsuru için, düzenlendiği maddeler içerisinde ifade edilmeye çalışılmıştır. Bu ifade de, kesinlikle tanımlama biçiminde değildir. Ticari kazançta "doğma", zirai kazançta "doğma" , ücrette "verilme", serbest meslek kazancında "tahsil edilen", gayrimenkul sermaye iratlarında "tahsil", diğer kazanç ve iratlarda ‘tahsil' menkul sermaye iratlarında ise "tahsil-ödeme", şeklinde ifade edilmiştir.
Kullanılan bu sözcükleri kendi içerisinde gruplayacak olursak ortaya çıkan sonuçta, gelirin ya bizzat yükümlü tarafından hemen tasarruf edebileceği şekilde nakden veya hesaben ödendiği, ya da daha sonra ödenmek üzere hesabına kaydedildiği ortaya çıkmaktadır. Teoride bu iki durum için ‘tahakkuk’ ve ‘tahsil’ esası kavramları kullanılmaktadır. Bu kavramları biraz açalım.
2.1-Tahakkuk Esası
Tahakkuk, gelirin ödenecek aşamaya gelmesidir. Bununla gelir kapsamı ve tutar itibariyle kesinleşir. Geliri doğuran işlem eksiksiz olarak tamamlanmış olur.
Gelirin elde edilmesinde tahsil esas olmakla beraber, bazı gelir türlerinde bunun kesinleşmiş olması yeterli görülmektedir. Tahsil esasında gelir fiilen elde edildiği takvim yılı içerisinde muhasebeleştirilirken, tahakkuk esasınsa gelirin kesinleştiği vergilendirme dönemi içerisinde muhasebeleştirilir. Tahakkuk esasında, gelir fiilen elde edilmese bile, vergiyi doğuran faaliyet vesika düzenine bağlanarak defterlere işletmenin alacağı olarak kaydedilmiş ise vergilendirme söz konusu olabilecektir. Gelir fiilen her ne kadar elde edilmemişse de, bu faaliyeti icra edenler basiretli davranmak suretiyle gelirin elde edilebilmesi için gerekli özeni göstermiş olmaları gerekir. Buna rağmen fiilen tahsil edilmemiş ise, şüpheli alacaklar karşılığı ayrılabilmesi veya sonuçta zarar olarak daha sonraki yıllar içerisinde gelirden indirilebilmesi uygun görülmektedir. Örneğin, ticari kazançlarda elde etme, tahakkuk esasına bağlanmıştır. Gelir para olarak sonraki yıllarda tahsil edilmiş olsa bile, faaliyetin gerçekleştiği yılın geliri kabul edilerek vergilendirilir.
2.2-Tahsil Esası
Gelirin nakten veya hesaben yükümlünün fiili ve hukuki tasarruf alanı içerisine girmesidir.
Nakten tahsil, kazanç veya iraden fiilen ve hukuken para olarak alınmasıdır. Örneğin, kiraya verilen gayrimenkulun kira bedelinin para olarak alınmasında olduğu gibi.
Hesaben tahsil, kazanç veya iraden tasarruf edilebilecek şekilde kişinin banka hesabına yatırılması gibi. Bu hesap banka nezdinde olabileceği gibi, PTT veya noter nezdinde de açılmış olabilir.
Tahsil esasında, kazanç ya da iradı oluşturan faaliyet ile kazancın elde edilme tarihleri farklı yıllarda olabilir. Tahsil esası öngörülen hallerde vergi doğuran olay gelirin kabul edildiği yılda doğmuş olacak, vergilendirme ve zamanaşımında bu takvim yılı önem arz edecektir.
Yapılan açıklamalara göre gelir unsurlarını tahakkuk ve tahsil esasına göre aşağıda belirtildiği gibi gruplandırmak mümkün olacaktır.
GELİRİN UNSURU
|
ELDE ETME ŞEKLİ
|
Ticari Kazanç
|
TAHAKKUK
|
Zirai Kazanç
|
Menkul Sermaye İradı
|
Ücretler
|
TAHSİL
|
Gayrimenkul Sermaye İradı
|
Serbest Meslek Kazancı
|
Diğer Kazanç ve İratlar
|
3-ÖDENEMEYEN ÜCRETLER STOPAJA TABİ DEĞİLDİR
Yukarıda ikinci bölümde açıklandığı üzere; ücretlerde elde etme tahsil esasına dayanmaktadır. Yine 193 sayılı gelir vergisi yasasının 94. maddesinin birinci fıkrasında stopaj yapmak zorunda olanlar sayılmış olup, birinci bendi de; ‘Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61' inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104' üncü maddelere göre,’ şeklindedir. Yasa metninden de görüldüğü üzere; ücretler üzerinden yasada sayılanlar tarafından stopaj yapılabilmesi için ücretin tahakkuk etmesi değil ödenmiş olması şartı aranmaktadır.
Yani ücret gelirlerinin vergiye tabi tutulabilmesi için işveren tarafından işçiye ödenmiş olması gerekmektedir.
Dolayısıyla işveren tarafından işçiye fiilen ödenmeyen ücretler için işverenlerin stopaj yapması gerekmemektedir. Küresel krizi iyice hissettiğimiz şu günlerde ödenmeyen işçi ücretleri için stopaj yapmayarak mükelleflerimiz hiç olmazsa bir kısım vergi yükünden kurtulabileceklerdir.
3-ÖDENMEYEN İŞÇİ ÜCRETLERİNİN GİDER YAZILIP-YAZILAMAYACAĞI
İşçi ücretleri çalışanlar açısından gelir özelliği taşırken, işverenler açısından da gider özelliği taşımaktadır. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; fiilen ödenmeyen işçi ücretleri için mükelleflerin stopaj yapma zorunlulukları bulunmamaktadır. Ancak ödenemeyen işçi ücretleri acaba gider yazılabilecek midir.
Personel ücretlerinin giderleştirileceğine dair gerek gelir vergisi yasasında gerekse de kurumlar vergisi yasasında açık bir hüküm yer almamaktadır. Ancak gelir vergisi kanununun 40. maddesinde safi kazancın tespit edilmesi için indirimi kabul edilen giderler tadadi olarak belirtilmiş olup, 1. bendinde de ‘Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler’in safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabileceği belirtilmiştir. Yasa metninde açıkça görüldüğü üzere bu bende göre indirimi kabul edilen giderler için ödeme şartı getirilmemiştir. Öte yandan ticari kazancın elde edilmesi için yapılan genel giderlerin neler olduğu da belirtilmemiştir. Ancak Su, elektrik, telefon, gaz ve kira gibi giderlerde olduğu gibi personel giderleri de bu maddeye göre gider konusu yapılabilmektedir.
Yasa maddesi hükmü değerlendirildiğinde personel ücretlerinin safi kazancın tespitinde gider konusu yapılabilmesi için ödeme şartı bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda personel ücretleri ödenmese de tahakkuk ettiği için gider yazılabilecektir.
4-ÖDENMEYEN SGK PRİMLERİNİN DURUMU
Personel ücretlerinde olduğu gibi ödenmeyen SGK primleri gider olarak yazılabilir mi? Bu husus ile ilgili olarak 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88. Maddesinde; ‘Kuruma fiilen ödenmeyen prim tutarları, gelir vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılamaz.’ Hükmü yer almaktadır.
Öte yandan mükellefler SGK primlerini Gelir vergisi yasasının 40/2. maddesinde yer alan; Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartiyle), 27'nci maddede yazılı giyim giderleri;’hükmü gereğince safi kazancın tespitinde indirim konusu yapmaktadırlar.
Gerek 5510 sayılı SGK yasasının 88. maddesinde, gerekse de 193 sayılı gelir vergisi yasasının 40/2. maddesinde açıkça belirtildiği üzere; ödenmeyen SGK pimlerinin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.
5-SONUÇ
Özellikle kriz dönemlerinde olmak üzere, mükellefler ödeme güçlüğü içerisine girmeleri durumunda personel ücretlerini ödeyememektedirler. Ödeme zorluğu içerisinde yer alan mükelleflerin ödeyemedikleri ücretler için ayrıca stopaj gelir vergisi ödemek zorunda olmamaları ciddi bir avantaj sağlamaktadır.
Öte yandan ödenmeyen personel ücretlerinin gider yazılıp-yazılamayacağı hususunda açıklık olmamakla beraber bizce gider yazılması mümkündür.
Ancak ödenemeyen SGK primlerinin yasada açık hüküm yer alması nedeniyle safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.
http://www.bilgilidenetim.com/kriz-doneminde-odenemeyen-isci-ucretleri-ve-sgk-primleri.html sitesinde yaynlanmıştır